Uzay, insanların merakını cezp etmektedir. İnsanoğlu gözlem, inceleme ve araştırmalarla bu merakını gidermeye çalışmaktadır. Teknolojinin gelişimiyle günümüzde modern astronotlar yakın yörünge, atmosfer, Ay, Mars ve Derin Uzayda hem otonom araçlarla araştırma hem de fiziksel olarak deneylerini gerçekleştirme fırsatı elde etmiştir. Uzaya erişimin başlangıcı olarak, II. Dünya savaşı sonrasında geliştirilen V-2 roketiyle yapılan denemeler gösterilebilir. Modern roketler ve uzay araçları aynı zamanda uzay lojistiğinin de başlangıcını oluşturmuştur. Uzay lojistiği, insanlı veya insansız uzay görevlerinin planlanması, uygulanması ve kontrol edilmesini ifade etmektedir. Ayrıca uzay lojistiği, uzay görevlerinde kullanılacak araç, gereç, ekipman ve teçhizatın hem yer yüzünde hem de uzay da tasarım, üretim, elleçleme, depolama ve taşınma faaliyetlerinin tamamıdır. Uzay lojistiğinin önemli bir kısmını oluşturan taşıma (fırlatma) sürecinin başarıyla tamamlanabilmesi için süreçteki risklere dikkat edilmelidir. Risk, lojistik faaliyetlerin başarıyla tamamlanmama olasılığını ifade etmektedir. Günümüzde geliştirilen uzay teknolojileriyle birçok başarılı fırlatma gerçekleştirilirken süreç içerisinde başarısızlıkla sonuçlanan görevler de bulunmaktadır. Fırlatma operasyonları çevresel risk, teknik risk, süreç riski ve tanımlanamayan ya da daha önce karşılaşılmamış risklerden olumsuz etkilenmektedir. Son süreçte teknik hata nedeniyle Karios roketinin infilak etmesi ve CST-100 Starliner uzay aracının başarılı fırlatma sonucu iticilerindeki sorun nedeniyle mürettebatsız yeryüzüne dönmesi önemli örneklerindendir. Ayrıca Falcon 9 roket güçlendiricisinin başarılı olarak deniz platformuna inişinin ardından olumsuz hava koşulları nedeniyle kullanılamaz hale gelmesi ise çevresel risklere önemli örneklerdendir. Uzay lojistiğinde özellikle fırlatma operasyonlarında risklerin belirlenmesi ve olası başarısızlıkların önlenmesi uzay görevlerinin maliyetlerinin artmaması için oldukça önemlidir.
Yazar: Yavuz TORAMAN






Bir yanıt yazın